Yazı ve fotoğraflar: Eda Yiğit
“İran'da kadınlar için tek
mevsim vardır”
Hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği
İran’dan 2002 yılında ayrılan Meliha Vahid, “İran’da yaşamak zor. Kadın olmak daha da
zor,” diyor. Tebriz Üniversitesi Edebiyat
Bölümü mezunu, evli ve iki çocuk annesi
Vahid şimdi ülkesinden uzakta İstanbul Çapa’da yaşıyor. Kadınların yaz kış aynı
kıyafeti giydiklerini anımsıyor…
Yaşamak için neden Türkiye’yi seçtiniz?
Ailemle
birlikte sekiz yıldır burada yaşıyorum. Gerek dil, gerek kültür olarak kendime
yakın hissettiğim için burayı seçtim. Çocuklarımın burada eğitim almasını
istiyorum. İran’da kadın olarak zor günler yaşadım. Aynı zorlukları çocuklarımın
yaşamasını istemiyorum, burada mutluyum.
İstanbul’da zorlandığınız zamanlar oldu
mu?
Türkiye'ye
geldiğimde hiç tanıdığım yoktu ama hiç zorluk çekmedim. Şu an çok samimi
arkadaşlarım var. Benden sonra başka akrabalarım da geldi. İstediğim zaman
ailemle de görüşebiliyorum. Fakat günlük hayattaki bazı olaylar beni
şaşırtıyor. İran’da günlük yaşamda tonlarca kural vardır. Örneğin, yaya için
olan yollara araçlar park edemez veya sokakta bağıra bağıra telefonda
konuşulamaz. Burada ise durum tam tersi. İnsanlar istediği yere araçlarını park
edebiliyorlar.
İran’daki rejimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran’da
yönetim berbat. Kimse hiçbir şekilde düşüncesini açıklamıyor. Orada yaşamak
için birilerinin kuklası olmanız gerek. Hiçbir şeyi düşünmeden yukarıdan gelen
talimatları yerine getirmek zorundasınız. İran’da çok fazla etnik köken var.
Fakat bunların hiçbiri kendi dillerini ve dinlerini yaşayamıyor. Çok sıkı bir
yönetim hâkim. Yönetimin isteği herkesin tektipleşmesi. Farklı hiçbir düşünceye
yer yok. Bu da iç sorunlara yol açıyor.
İran’da birçok etnik grup var. Yönetimin
etnik kimliklere karşı davranışları nasıl?
Ben
Azeri asıllıyım, Tebriz’de yaşıyordum. Bu bölgede sadece Azeriler var ve
Azerice konuşuyorlar. Bölge dışında Azeri Türkçesi ile konuşmak kesinlikle yasak.
Ben Farsça öğrenebildim. Annem yalnızca Azerice konuşabiliyor. Bizim için tek
bir televizyon kanalı bile yok. Ülke kanallarında sadece iki saati bize
ayırıyorlar. Onda da yüzde 60 oranında Farsça kelime kullanma koşulu var. Biz
de İran'da sizin kanallarınızı takip ediyoruz.
Son dönemde İran’da meydana gelen
olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran’da
meydana gelen bu olaylar dış kaynaklı. Ahmedinejad'ın oyunu değil. Veto hakkı olan
güçlü ülkelerin işi. Bu bir siyaset oyunu ve İran’ı da bu oyunun içine
sokuyorlar. İran’da hükümetin gücünün dayanağı, tek partinin yönetimde olması.
Bu da ülkenin daha sıkı kontrol edilmesini sağlıyor. Devlet her istediğini
yaptırıyor. Halk bu kuralların dışına çıkamıyor. Size verilen bir program var,
onun kurallarına uymak zorundasınız. Çalışma esnasında namaz kılmasan bile işin
ne olursa olsun namaz kılmaya gitmek zorundasın veya Ramazan ayında oruç
tutmasan bile yemek yemeye gidemezsin.''
İran’da kadınlara yönelik ne çeşit
baskılar var?
İran’da
tüm dünyanın bildiği gibi kadın sürekli denetim altında, kapalı giyinmek
zorunda. Ben de İran'da kapalı giyiniyordum. Hiçbir şekilde iş yerinde veya dışarıda
kısa kollu dahi giyinmezdim. İdarede işe giderken pantolon, bluz, kalın manto,
çarşaf giyiyor ve göğüslerimi kapatacak bir başörtü takıyordum. Kesinlikle renkli
giyilmezdi. Bir gün renkli bir çarşaf giyinmiştim fakat görevlilere yakalandım
ve bu yüzden bir hafta karakolda kaldım. Bizim için renkler siyah, kahverengi
ve lacivertti. Sadece okula başlamayan çocuklar renkli giyinirdi. Onlar da
okula başlayınca kapanırdı.
İran’da okullarda eğitim nasıl?
Okul
derslerinin yanı sıra bizde dini dersler de çok küçük yaşlarda verilmeye başlanıyor.
İlkokuldan itibaren çocuklara Kuran dersleri veriliyor.
Kız çocukları ne zaman örtünmeye
başlıyor?
İran'da
kız çocukları için 9 yaşına geldiklerinde bir tören yapılıyor. Bu törenle artık
kadınlığa ilk adımlarını atmış oluyorlar. Bu törenden sonra çocuklar bütün dini
dersleri almak, namaz kılmak ve oruç tutmak zorunda kalıyor. İran'a gelen
kadınlar da İran sınırları içinde kapalı giyinmek zorunda. İran’da tek mevsim
var, diyebilirim. Hiçbir şekilde yaz, kış giyimde değişiklik olmuyor.
Eşinizin ismi Muhsin Bahari, sizin soyadınız
neden farklı?
İran’da
kadınlar eşlerinin soyadlarını almazlar. Babalarının soyadını taşıyorlar.
Yalnız çocuklarımız eşlerinin soyadını alır.
Sekiz yıldır Türkiye’desiniz. Bu süre
zarfında ne gibi sıkıntılar yaşadınız?
Türkiye'de
çok istememe rağmen vatandaşlık hakkına kavuşamadım. Burada yaşadığım halde,
hâlâ turist olarak görünüyorum. Her üç ayda bir ülkenize giriş çıkış yaparak
yaşamımı sürdürüyorum. Ülkenizde vatandaş olabilmem için iki yıl buradan hiç ayrılmadan
yaşamam lazım, fakat ben kurallarınıza uyarak üç ayda bir giriş çıkış yaptığım
için vatandaş olamıyorum.
Azeri asıllı olduğunuzu söylediniz.
Neden Azerbaycan değil de Türkiye?
Azeri
olmama rağmen Türkiye'nin bana daha yakın olduğunu düşündüğüm için Azerbaycan’a
gitmedim. Türkiye'nin insanları çok cana yakın ve problemli insanlar
olmadıkları için burada yaşamaktan mutluyum. Tek sıkıntım vatandaş olamadığım
için giriş çıkış yapmak zorunda oluşum.
Vatandaş olmadığınız için herhangi bir
zorlukla karşılaşıyor musunuz?
Vatandaş
olmadığım için sigorta sahibi olamıyorum. Eşim ve ben, ülkenizde çalışmak
istediğimiz halde iş vizesi alamadığımız için çalışamıyoruz. Halen kirada oturuyoruz,
ev alamıyoruz. Ev telefonu alamıyorum. Fakat bunlar bizim için sorun olmuyor.
İran'dan gelen ev kiramız ve eşimin maaşıyla geçiniyoruz, maddi bir sıkıntımız
olmuyor.
İran’a giriş çıkışlarda sorun yaşıyor
musunuz?
İran
vatandaşı olsam bile sınırlarda giriş çıkış zor olduğu için ülkeme gitmiyorum. Girişlerde
araştırmaları çok fazla; ne götürüyorsun, kime gidiyorsun, gittiğin kişinin
sokak ismini dahi alıyorlar.
Ülke içerisinde günlük hayatta ne gibi
sıkıntılar yaşanıyor?
Ülke
içerisinde de her istediğini yapamıyorsun. İstediğin kitabı dahi bulamıyorsun.
Mesela dini kitaplar yasak. Tevrat kitabını çok aramama rağmen bulamadım.
İran’da sadece İslami kitaplara kolay ulaşabiliyorsunuz. İnsanlar okuyup da
kendi dinini kendi iradesiyle seçemiyor. Günlük yaşamda kısıtlamalar çok fazla.
Yollarda bile rahat yürüyemiyorsunuz. Kardeşler bile yan yana yürüyemiyor. Oğlumla
kızım dışarı çıktıkları zaman mutlaka kimliklerini yanlarına verirdim. Çünkü
yolda bir görevli çevirip, ‘siz ne yapıyorsunuz, bir erkek bir kız,’ diye
soruyor ve kimliği olmadığı için hapse götürüyor. Hatta bazen evlendiriyorlar.
İran’da şeriat en çok kimleri etkiliyor?
Şeriat
en çok kadını etkiliyor. İran'da iki kadın bir erkeğe eşittir. Bu miras,
tanıklık gibi konularda geçerlidir. İran’da erkek boşanabilir; ama kadın boşanamaz.
Kadın, hâkimlik gibi birkaç mesleği yapamaz. Erkekler de kadın doğum uzmanı olamıyor.
Günümüzde şeriat uygulamaları biraz yumuşadı. Kadınlar birkaç meslek dışında
bütün işleri yapabiliyor, seçimlere katılabiliyorlar. Erkeklerle aynı ücreti
alabiliyorlar.
İran’da tüm baskılara rağmen kadınlar
sosyal hayatta daha çok yer alıyor.
İran’da
kadınlar Türkiye’ye göre daha sosyal, hayatın içindeler. Kadınlar bakımlı, daha
ileri ve daha eğitimliler. Örneğin spor salonları bizde doludur. Kadınlar hep
kendini geliştirmeye çalışırlar. Kadınlar, İngilizce kurslarına giderler fakat
burada öyle değil. Kız evlenmeden önce çok güzel, bakımlı, evlendikten sonra
ise kendine bakmıyor. Benim annem 88 yaşında sanki düğüne gidecek gibidir her
zaman. Saçının boyasını zamanında yaptırır, kendine bakar. Sizde bu böyle
değil, bir iş görüşmesine gittiğimde artık 'Türk kadınları patatesleşti,'
dediklerini duymuştum.
Dini ritüeller arasında İran ve Türkiye
arasında ne gibi farklar var?
Bizde
de Kurban ve Ramazan bayramları var. Fakat
bu sizinkilerden biraz farklı. Bizde Kurban Bayramı’nda sadece hacca giden
kişilerin yanına gidilir. Sizdeki gibi
el öpme pek fazla yoktur bizde. Ramazan’da ise birinin bir yakını öldüyse
onunla bayramlaşmaya gidilir. Bizim özel Nevruz Bayramı’mız var. Yılın son
çarşambası kutlanır. Sizin bayramlarda yaptığınız gibi herkes evini temizler,
yeni kıyafetler alır. Çocuklara bayramlık alınır, para, tatlı, çerez, meyve verilir.
Sokaklarda ot yakılır. Bayram 15 gün boyunca kutlanır ve bu günler tatildir. Bu
bayramda Nevruz masası kurulur, on beş gün boyunca bu masadan yemek eksik
edilmez. Nevruz’un 13’üncü günü akarsuya gidilir, akşama kadar eğlenilir,
buğdaylar akarsuya atılır, dilek dilenir, eve dönülür.
İran’a dönmek istiyor musunuz?
Türkiye'yi
çok seviyorum ama insanın memleketi, toprağı bir başka. Orası benim toprağım,
tabii ki orada yaşamak istiyorum, fakat şartlar buna uygun değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder